Birleşmiş Milletler: Bu kasıma kadar dünya nüfusu 8 milyar olacak
BM Ekonomik ve Sosyal İşler Departmanı’nın yayımlanan “Dünya Nüfus Beklentileri 2022” raporuna göre dünya nüfusu 15 Kasım 2022’de 8 milyara ulaşacak. Raporda dünya nüfusuyla ilgili birçok çarpıcı bilgi ve beklentiye de yer veriliyor.
UNFPA Türkiye Temsilcisi Hassan Mohtashami, AA muhabirine, dünya nüfusunun son 10 yıllık dönemde insanlık tarihi boyunca en hızlı artışa sahip olduğunu söyledi.
Bu yıl kasıma kadar dünyanın 8 milyar nüfusa ulaşacağının tahmin edildiğini belirten Mohtashami, “2011 yılında 7 milyar nüfusa ulaşılmasından yalnızca 11 yıl sonra bu gerçekleşiyor. İnsan nüfusu son birkaç on yılda çok hızlı büyüdü. Aslında sadece 100 yıl veya 200 yıl önce dünyada genelinde bir milyar nüfusa ulaşılmıştı fakat son 100 yılda, 200 yılda nüfus önemli ölçüde arttı.” dedi.
– “Yayımlanan rakamlardan ziyade insan unsuruna odaklanmalıyız”
Mohtashami, yayımlanan rakamlardan ziyade insan unsuruna odaklanılması gerektiğini söyledi.
Meselenin sayılarla ilgili olmadığını belirten Mostashami, “İster 8 milyar, ister 7 milyar veya daha az olsun, bireylerle ilgilidir. 8 milyar insanın her biri saygıyı ve saygınlığı hak ediyor. Tüm toplumlarda 8 milyar daha sağlıklı, daha üretken insana sahip olmaya çalışmalıyız yani sayılar ikinci önceliktir.” ifadelerini kullandı.
Mohtashami, bu konuda yayımlanan raporlar sonucunda ortaya çıkan nüfus artışı ya da düşüşünün aşırı ifadelerle olumlu ya da olumsuz değerlendirilmesinin doğru olmayacağını vurgulayarak, “Bunların hiçbiri uygun ve profesyonel politika oluşturacak düzeyde bir söylem değildir. Mesele şu ki eğer yeryüzünde yaşayan insanların hayatını kolaylaştırmak istiyorsak insanların kendilerine, haklarına ve seçimlerine odaklanmalıyız ve sonra sayılar içinde bir alan yaratabilir ve onu herkes için müreffeh bir dünya haline getirebiliriz.” dedi.
Açıklanan rakamlar doğrultusunda yorum yaparken ezbere söylemlerin doğru anlama gelmediğine dikkati çeken Mohtashami, “Daha fazla veya daha az insanın varlığı mutlak olarak daha fazla veya daha az müreffeh veya fakir nüfus anlamına gelmez. Bütün mesele, program ve politikaları herkese fayda sağlayacak şekilde düzenlemektir. Tüm programlardan elde edilecek faydaların herkes için eşit olmasını sağlamaktır.” şeklinde konuştu.
Mohtashami, “Eşitliksiz bir dünyada yaşıyoruz. Bu, yeni bir olgu değil. Hiçbir zaman herkes için eşitlik mevcut olmadı. O halde bizim tercihimiz, mümkün olduğunca dünyadaki tüm nüfus için bir denge ve eşitlik yaratmaya çalışmak olmalıdır. Her birey önemlidir.” değerlendirmesinde bulundu.
Artan nüfusa karşılık hükümetlerin nasıl adım atması gerektiğine ilişkin soruya Montashami, “Sonuç olarak, hükümetler politikalarını eşitsizlik, hizmete erişim, sağlık, eğitim, istihdam gibi konuları ele alacak şekilde tasarlarsa kaynaklar yetersiz olmayabilir ve sonuç olarak herkes bundan faydalanacaktır. Aşırı nüfusla ya da nüfus azalmasıyla karşı karşıya olduğumuz şeklindeki panik yaratıcı söylem doğru değil. Odak noktası, insanların toplam sayıları değil, bu sayıların insanlar için nasıl çalıştığıyla ilgili olmalıdır. Sayıların sistemler için çalışmasını sağlamak yerine sistemleri sayılar için işlevsel hale getirmelisiniz.” görüşünü paylaştı.
– “Göç meselesinde bireysel haklara odaklanılmalı”
Montashami, farklı tecrübelere sahip ülkelerin yardım ve dayanışma içinde olmasının da sorunların çözümünde kilit rol oynayabileceğinin altını çizdi.
Orta ve uzun vadedeki tahminlerin her zaman yüzde 100 doğru olacağı anlamına gelmediğini kaydeden Montashami, örneğin doğurganlık seviyelerinin, tahmin edilenden daha yüksek veya daha düşük gerçekleşebileceğini ancak kendi görevlerinin daha yüksek olasılıkları göz önüne alarak bir değerlendirme yapmak olduğunu söyledi.
Montashami, “Örneğin insan nüfusunun yüzyılın ortalarında yaklaşık 9 milyar ve bu yüzyılın sonunda 10 milyar civarında olacağını tahmin ediyoruz. Tahmin ettiğimiz rakamlar bu ancak gelişecek koşullara bağlı olarak inişler ve çıkışlar olabilir.” dedi.
İnsan nüfusunun şekillenmesinde bir başka önemli faktör göçle ilgili de bu gerçeğin insanlık tarihi boyunca mevcut olduğunu kaydeden Montashami, “Göçmen nüfusuyla birlikte şiddet, cinsiyete dayalı şiddet ve hizmetlerden yoksunluk ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla yine bu göç unsurundaki bütün mesele, aynı zamanda bireysel haklara da odaklanmaktadır. Her bir kişi ilgi görmeyi hak eder ve saygı duyulmayı, onurlu bir şekilde muamele görmeyi ve onlara sağlanacak hizmetleri hak eder.” ifadelerini kullandı.
Montashami, temsilcisi olduğu UNFPA’nın yaptığı çalışmalarla dünyadaki eşitlik ve adalet meselesi etrafındaki tüm söylemlerin daha eşit ve adil şekilde ifade edilmesi için gayret gösterdiğini belirtti.
UNFPA’nın somut görevlerinin arasında dünya nüfusunda eşitliksiz tablo yaratan koşulları en aza indirmek olduğunu söyleyen Montashami, örneğin anne ölümlerini azaltmak ve her türlü şiddet unsuru ile çocuk yaşta evlilikleri sıfıra indirmenin hedefledikleri misyonlar arasında bulunduğunu vurguladı.
– “Dünya Nüfus Beklentileri 2022” raporu yayımlandı
Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal İşler Departmanı tarafından açıklanan “Dünya Nüfus Beklentileri 2022” raporunda önemli veriler paylaşıldı.
Dünya nüfusunun 15 Kasım 2022’de 8 milyara ulaşacağı belirtilen raporda dünyanın 2030’da 8,5 milyar, 2050’de 9,7 milyar, 2080’lerde ise 10,4 milyar nüfusa ulaşacağı ve 2100’e kadar bu seviyede kalacağı tahmini yer aldı.
Raporda yer alan bilgilere göre ülkelerin yaş ortalaması 19’dan (Sahra Altı Afrika) 42’ye (Avrupa ve Kuzey Amerika) kadar çeşitlilik gösteriyor.
Raporda küresel yaşam süresi beklentisinin, 1990’dan bu yana neredeyse 9 yıllık bir iyileşmeyle 2019’da 72,8 yıla ulaştığı belirtildi.
2050’ye kadar Afrika kıtasının, dünyadaki tüm gençlerin (15-24) üçte birine ev sahipliği yapacağı tahmin ediliyor.
Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 60’ı kadın başına doğum sayısının 2,1’in altında kaldığı ülkelerde yaşarken diğer ülkelerde çok büyük genç nüfus var ve hızla büyümeye devam ediyor.
Raporda 8 milyarın arkasında insanlığın elde ettiği bir başarı hikayesinin bulunduğu vurgusu yer alırken buna örnek olarak yıllar içinde yoksulluğun önemli ölçüde azalması ve sağlık hizmetlerinde, yaşam kalite ve sürelerini uzatan, anne ve çocuk ölümlerini azaltma anlamında dikkate değer ilerlemeler kaydedilmesi gösterildi.